16 Aralık 2011 Cuma

Günler su gibi akıp giderken...

Bu ilhamın gelmesini özellikle beklemek geçen zamanı kaydedememekten başka bir şey değilmiş meğer. Onun için güzel kızım, son zamanlarda neler yaptıgını bir bir anlatacağım ki zaten en son hamlen beni buraya getiren. Güzel kızım, sen geçtigimiz pazartesi (12.12.2011) kendi başına ayağa kalktın.Ben Şaziye teyzenle konuşurken bir de baktım ki tutunmuş ayağa kalkıyorsun, kalktın kimseden yardım almadan. O anki sevincime Şaziye teyzen de ortak oldu.
7 ayını doldurdun. Hatta 11 gün sonra 8. ayını da dolduracaksın. Ve sen son zamanlarda ayağa kalkmanın dışında yüksek sesle bağırıyor, A sesini her tondan söylemeye çalışıyor, bazen sanki bir şeye şaşırmış gibi, bazen kızmış gibi bazen de öyle yüksek sesle AAAaaAAAaa aaA diyorsun ve ben en çok tüm bu ses ayarlarını yaparken, yumruklarını sıkıp sanki hani bir zafer kazanınca insan "Evet!İşte bu!" derken yumruklarını sıkar ve havaya kaldırır ya bir zafer sevinciyle, senin aynen bu şekilde yumruklarını sıkmana bayılıyorum.
Babanın olmadığı zamanlarda bu akşamki gibi, digiturkten ingilizce çizgi film dinletiyorum arada da izliyorsun yalan değil. Bugün hatta sen vazgeçtin de ben izledim sonuna kadar ve o tek ayaklı oyuncak askerin hikayesini çok sevdim.:) Bir de bugün ingilizce adına benim öğrencilerim için aldığım flashcardlardan hayvanları gösterdim sana , inglizce isimlerini söyledim, ingilizce seslerini çıkardım ve sen sadece kibar bir şekilde güldün. Türkçe konuşmak kolayıma geliyor tabii ki de o yüzden Türkçe konuşuyorum seninle yoksa hemen hemen ilk aylarından başlayarak ingilizce konuşuyordum ne güzel. Tabii çevrenin etkisi yanlış yapıyorum kaygısı ve "yavrum ciğerim anasssının guzusu" gibi tabirleri ingilizce nasıl söyleyeceğimi bilmediğim için bıraktım ingilizce konuşmayı seninle. Konuşmak zor gelse de okumak o kadar zor değil ve senin için ingilizce masal kitabı siparişi verdim bugün gelince onları okuyacağımı düşünüyorum ve de umuyorum akşamları.
Başka neler yapıyorsun... Biberonunu kendin tutuyorsun ve de su içiyorsun. Tabii bi süre sonra biberonunu ters çevirdiğin de oluyor, tutup salladığın da ama nihayetinde tutup içebiliyorsun. E tabii senin bu davranışın da baban da şöyle bir düşünce oluşturuyor ve şunu diyor  " E hayatım baksana kızımız biberonunu tutabiliyor, saplı biberona ne gerek var?". Aslına bakarsan bu düşünceye ben de hemen adapte oluyorum. Ama işte insan heves ediyor yalan değil.
Başka başkaa... Geçen haftasonu oyuncakçıya gittik, bütün oyuncaklara hıh hıh diyerek tepki verdin fakat bi hiçbir şey almadan çıktık. Pardon sana küçük bir laptop aldım ingilizcesi de var. Sesli ve ışıklı oyuncaklara çok güzel tepki veriyorsun.
Sonraaa babanı görünce acayip mutlu oluyorsun, bir kahkalar bir gülücükler, babanın yüzüne şap şap vuruyorsun sevincinden. Ama nedense öpüşüp koklaştıktan sonra eğer odada ben varsam hııı diyerek kaşlarını da yana devirerek bana geliyorsun. Aramızda kalsın bu her iki  durum da çok hoşuma gidiyor.
Bugün Zeynep teyzen aradı kızından bahsetti, "uyuyor uyanıyor uyumadığı zamanlarda da ağlıyor" dedi. Ve ardından "Elif nasıldı bu aylarda?" diye sordu. İşte o an bir şey hatırlayamayınca net bir şekilde dedim ki kendime "Sibelciğim yaz." Yani canım kızım ilham gelmedi ama aklıma bunlar geldi. Edebi de olmadı ama ben bunları yazdım, bir başka deyişle not aldım, hem kendim için hem de bir gün senin için.
Şimdi o kadar tatlı uyuyorsun ki yanına kıvrılıvereceğim, gözümden uyku akıyor.

Seni seviyorum, kabak kafam.

6 Aralık 2011 Salı

Ded ded ded de de

Canım kızım, uzun zamandır bloga bir şey karalamıyorum. Halbuki hep şunu dedim durdum, blogtan uzak oldugun şu zaman diliminde; "Canım kızım sürünüyor bunu yazmalıyım, Elif kendi başına yemek yiyiyor yazmalıyım, Elif emekliyor gibi yapıyor yazmalıyım, Elif'im hasta oldu..." ve bunlar gibi bir sürü yenilik ama ne yazık  ki ben yazmaya gücüm yetmediğinden ilham perisi de gelmediginden yazmadım. Şimdi ilham mı geldi de yazıyorum hayır, ama bunu bloguna dahi olsa bir yerlere kaydetmek istediğim için yazıyorum. Geçen hafta salı günü yani 29 Kasım'da dedini kaybettik. Ertesi gün de defnettik.Kelimeler parmaklarımda dügümleniyor yazmak istediğim çok şey var ama sadece bunu yazacagım. konuşmak dahi beni yorarken yazmak ne kadar zul geliyor anlatamam. insan kaybettikleriyle hep bir şeyler ögreniyor, ben de bir şeyler ögrendim de umarım bu ögrendiklerimi sen hayatını kurarken aktarırım da sen yaparak yaşayarak üzülerek ögrenmek durumunda kalmazsın...
bu arada deden göremedi, ama vefatından 2-3 gün sonra sen emekledin. bu sıralarda da emekliyorsun. bir iki pat yerdesin.:) Yaşama sevincimsin bunu bil. seni seviyorum bunu da bil. Yoruldugum zamanlarda yaşamaktan ve de ellerimi dua etmek için açtıgımda seni düşünüpindiriyorum. Üzgünüm senin annen ben oldugum iiçin üzgünüm, umarım sana layık olabilir seni de hayatını kurarken en güzel şekilde destekleyebilirim.
Canım kızım, bundan sonra beni maalesef daha zor günler bekliyor bilmiyorum neden, umarım seni yormam ve de üzmem. SENİ ÇOK SEVİYORUM.