9 Mayıs 2013 Perşembe

Her yerde sen varsın :)

Tatlım, canım kızım, kuzum,


Seni emanet etmek için bir telaş hazırladığım evden çıkınca, tekrar gelmek için saatleri sayıyorum inan ki! Çıktığımız eve beraber girip, kaldığımız yerden devam edelim istiyorum, beraber oynadığımız oyunlara. Seninle seni oyalamak için değil, seninle gerçekten oynuyorum oyunları ki bugün alnını koşarken kapıya çarpmanın da sebebi bu:) Gün geçtikçe kendini daha iyi ifade ediyor, oynamak istediğin oyunu söyleyebiliyor, kartlarda eşleştirme yapabiliyor, tahta yapbozda aslanı yerine oturtamayınca da "olmuyo, olmuyo" diye söyleniyor, halbuki numara yapıyor oluyorsun, benden yardım istiyor ve de ben yerleştirince de çok ince, güzel bir tebessüm lütfediyorsun bana. Gün geçtikçe, daha çok şey biliyorsun öğreniyorsun, ve bana da sanki her şeyi biliyormuşsun gibi geliyor, sanırım bunun adı da annelik. Çamaşır makinasını birlikte boşaltıyor, bulaşık makinası birlikte yerleştiriyoruz, çok iyi bilgisayar kullanıyor, öyle ki tuşlarının yerlerini bile değiştirdin :) 9a basınca c , m'ye basınca 0 çıkıyor, bir keresinde de ekranı yan döndürmüştün, inan ki çok harikasın  ama son günlerdeki performansın beni geleceğe dair çok ama çok umutlandırıyor. Sen artık ütü de yapıyorsun anneciğim:).
Gün geçtikçe büyüyorsun tatlım, öyle ki babanla beni hayrete düşüren kelimeler kullanıyorsun. Örneğin bu akşam yemekte, babanla ben karşılıklı sen ikimizin ortasında mama sandalyenle masada baş köşeyi almış oturuyordun, baban afiyetle sana yemeğini yedirdi, yedirdi, yedirdi ve sen sonunda çok net bir şekilde "doydum" dedin. :) Babanla bakışlarımız kesişti ve tebessüm ettik birbirimize sevinç dolu.
Gün geçtikçe büyüyorsun canım, bugün iki kelimeli cümle de kurdun sen "papalı, şık papalı" yani ışık kapalı dedin.

Gül...

Gül...
Mana olarak çok şey ifade eden bu kelime benim için seni anlatıyor annem...
Gül; benim için sensin tatlım, gül nasıl güzel kokan bir çiçekse sen de benim güzel kokan bir çiçeğimsin annem.
Gül; gülmek, gülüş, benim için senin gülüşündür annem... Hani dudaklarının yanaklarına doğru yayılmasıyla ve dişlerinin de üst dudağının arkasından belirmesiyle meydana gelen o hal, hani o halin gözlerine yansıması, o yansımanın bana mutluluk, yaşama sevinci, umudu olması, beni rahatlatmasıdır senin gülüşün.
Seni o kadar seviyorum ki; hele de şu son zamanlarda dillenmelerin, hani hep maşallah konuşkan bir bebektin de ama şu son zamanlardaki kendince ifadelerin ne de güzel değil mi annem? Mesela bana, seni çokça öptüğünde "Git! Giiitt! Git evine git" deyişin, kediye bağırıp bağırıp da sesini duyuramadığında " Tediii bene(!) bak" deyişin, anneciğim bu senin bu da benim dediğim zaman senin olanan senin benim olana da benim deyişin, ve şimdi aklıma gelmeyen, ama söylediğinde bizi kahkahalara boğan o ifadelerin... Ne güzel ne de güzel değil mi  tatlı kızım. Artık kendini güzel ve anlaşılır şekilde ifade edebiliyorsun, hatta bakıcında neler yaptığıını da söyleyebiliyorsun. Mesela ben sana hiç ders yapmaktan bahsetmemişken, sen bir gün bana "anne ders yapcam" dedin ben ne şaşırmıştım... Bunun gibi şeyler, mesela ingilizcen :) "fish öldü" "tongıl tongıl lidıll sıtaaa haav ayy vooonn vaaaa" yani twinkle twinkle little star, how ı wonder what you are, biliyor musun ben ne zaman elime bilgisayarı, tableti, minibooku alsam sen "anneee tiinkıll aç" diyorsun da elimde ne varsa alıyorsun, kediye cat, yıldıza star diyorsun, ama balıgı her gördüğünde mutlaka fish diyorsun, bilmem ingilizcen ileride nasıl olur?
Son zamanlarda kitap okuyoruz beraber, gördüm ki Burcu teyzen Ege ile okuyor, ve bana da okumam konusunda bilgilendirmede bulundu, ben de okuyorum sana , hatta sen okumamı istiyorsun, çok seviyorsun, ezberliyorsun, babana da defalarca aynı hikayeyi okutuyorsun, bazen de sen ona anlatıyorsun. Ne güzel şeyler bunlar anneciğim.
Baban sana hayran, taa aylar önce senin burnun akarken, ben bloga not düşmeye gelecektim, ama olmadı... Ne fark eder şimdi de yazabilirim o duygularımı ki dün gibi aklımda; bir gün sen hafif hastalandığında burnun sürekli akıyordu ve baban şöyle bir cümle kurdu; " Cebimde peçete taşımalıyım kızımın burnu akıyor." bilmem ne ifade ediyor bu cümle senin için şu anda ama inan ki baban seni çok seviyor, o kadar seviyor ki anlatamam. Seninle o kadar ilgileniyor, o kadar ilgileniyor ki anlatamam.  Geceleri baba süt deyince sen, hemen kalkıp süt ısıtıyor, yahut su istediğinde kalkıyor sana su getiriyor veya birlikte gidip içiyorsunuz, bir de gelirken bana da getiriyorsunuz iyi mi! Mesela sabahları ben işaret ediyorum babanı kaldır diye, sen de gözlerinle onaylayıp, başını da hafifçe öne sallayarak babana yöneliyor ve babaa kaalkk kavaltı yap diyorsun, çok güze baba diyorsun, baban da dayanamıyor, kalkıyor, sana ne yapayım diye sorduğunda sen yemesen de acı diye, "şucuk" diyorsun. Kitap okuyor ya sana mesela ben çok şaşırıyorum, neden mi bilmem, okumaz diye düşünüyordum ama hayretle sana aynı kitabı sen ona "baba oku" dediğinde okuyuşunu izliyroum, içimde inanılmaz büyük bir mutluluk ve huzur, defalrca okumanızı izliyorum. Mesela baban asla üniforması varken iş çıkışı asla alışveriş yapmaz, ama sen ona telefonda " baba çilek al" diyorsun, o da akşam ggelirken alacağını söylüyor ve bir de bakmışız ki bana üniformasıyla çilek alamayacağını söyleyen baban, akşam elinde bir poşet çilekle beliriveriyor. İnan ben istesem yapmaz, ama seni asla kırmıyor. Lakin bazen kendine zarar vereceğin şeylerde sana yüksek sesle müdahale ediyor, sen de " annneeee baba tızzdıı" diyorsun o zaman biraz bozuşuyorsunuz. :) Mesela çoraplarını çıkarıyorsun, baban bu sefer de  bana kızıyor neden giydirmiyormuşum diye... Hepsi bir yana da baban seni öperken çoğu zaman ne diyor biliyor musun? " Keşke benim babam olsa da beni böyle öpse, keşke benim babam da beni böyle öpseydi." Baban seni çok öpüyor ya Elif, böyle sen bazen bir yandan gülüp bir yandan da " anneee" diye bağırıyorsun hani, sanki kurtulmak istiyormuş gibi ama hoşuna da gidiyor hani :) işte o anlarda bırak baban seni öpsün anneciğim. Bırak seni doya doya öpsün, öyle ki ilerde sen deme "keşke babam beni çok öpseydi" diye...

Konu nereden nereye geldi yine, ama işte bunlar geldi içimden yazmak istedim, canım bir tanem, evimizin neşesi, bir taneem, seni çok seviyorum annem... çok!

18 Şubat 2013 Pazartesi

No title.

Eğer yıllardan 1960 olsaydı, ve ben senin annen olsaydım nasıl olurdu acaba şu anımız Elifciğim. Uyumamakta ısrar ettiğin şu dakikalarda sana kızıp, seni zorla sallaya sallaya uyutabilirdim belki, ama şimdi öyle mi sabrediyorum, yarın 8 saat dersim olmasına rağmen uyumamana sabretmeye çalışıyorum. Zira sabır yaşanıldığı anda zordur tatlım. Sonrasında ise umut vardır, mutluluk vardır. Ben sana olan sabrımın çok ileriki yıllarda bana dönüt olarak ulaşıcağını düşünüyorum. Güzel bir çocuk sonrasında yetişkin ve mutlu bir birey olacağını umuyorum. Bakış açının bardağın dolu tarafından geçeceğini umuyorum. Tabii tüm bunları umarken ve bunun için çaba gösterirken olur da sabredemeğim şeyler zuhur eder de ben tuhaf kararlar almak durumunda kalırsam senden şimdiden özür diliyorum.
Seni seviyorum.

7 Ocak 2013 Pazartesi

Kar tanem:)

Karlar düşer, düşer düşer ağlarım diye bir parça vardı benim çocukluğumda ve Akrep Nalan söylerdi bu parçayı.
Dün itibariyle müthiş bir kar yağışı başladı anneciğim Muş'ta, öyle ki okullar yarın tatil. :) Seninle doya doya oyun oynacağım bir gün planlıyorum, çünkü bütün işleri bitirdim hafta sonu olduğu için.
Birbirine değmeden ve de hepsi birbirinden farklı kar taneleri düştükçe yeryüzüne, yüreğim kıpır kıpır ediyor hem sevinçten hem kederden. Sevinçten kıpırdıyor, çünkü karı izlemek, her tarafın bembeyaz olduğunu görmek ve de senin kara olan tepkin çok güzel. Bu sabah uyandığımızda sürpriz kar bizi tüm güzelliğiyle karşılarken sen de seni bıraktığım koltuğun üzerinden çok büyük hayretler, çok büyük sevinçler içinde izledin. Hatta sana "kartopu oynayalım mı dışarı çıkıp" diye sorduğumda sen ilk kez duyduğun bu kelimeyi tar pop şeklinde tekrar ettin ve beni çok güldürdün. Hatta (şu anda hangi sebepten bilemiyorum, ne fotoğraf ne de video ekleyemiyorum.) baban çarşıdan dönerken "kızımı hazırla, kartopu oynayacağız" dediğinde o da sen de ve de beni aranıza pek almasanız da ben de çok sevindim. Kardan adamı baban, kardan tavşanı da ben yaptım. Birbirimize kar attık. Hah, bugün gerçekten çok eğlendik annem.
Ancak bu kar beni sabah gördüğümde şu yüzden çok endişelendirdi, önümüzdeki 3 hafta seni bakıcıya nasıl götüreceğim? Hala da kaygı dolu düşünüyorum. Sabah sıcacık evden çık, kara bata bata arabaya bin, çalışırsa tabii, buz gibi otokoltuğuna otur, ve git... Sana bunları yaşattığım için üzgünüm kızım.Bilmiyorum bir mazaret olur mu ama bunları da sana daha iyi bir gelecek sunmak için yaşattığımı bil...
Seni seviyorum kar tanem.